Ramazanda Neler Yapmalıyız ?

    RAMAZAN’DA YAPILACAK 30 ŞEY

    Ramazan Ayında Neler Yapmalıyız ? Sizlerle Paylaşmak İstedik.

    Bütün Azalarına Oruç Tuttur

       Oruç, içimizdeki nefis canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnundaki merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir. Orucun Hak katında makbûl olması için mîdenin açlığına ilâveten dil, göz, kulak gibi diğer uzuvlara da oruç tutturulmalıdır.

    Muhtaçları Sevindir

    Ramazan’da yoksul, yetim, kimsesiz, çaresiz, hasta ve muhtaçların gözetilmesi, yüreklerin böyle kimselere uzanması ve onlarla bir gönül beraberliği yaşanması Ramazan-ı Şerîf’in fazîletini yücelten en mühim müessirlerdendir. Zîrâ bu ibâdetler, yâni ehline verilen zekât ve sadaka gibi amel-i sâlihler, Cenâb-ı Hakk’ın afv ü mağfiretini coşturur. Feyiz ve bereketlere gark eder. Rahmet-i ilâhiyyenin kapılarını aralar. Azâbın yolunu kapatır. İnâyet-i ilâhiyye kapılarını açar.

    Sükûtunu Artır

    Oruçlu iken ağza bir şey girmemesine dikkat edildiği gibi ağızdan çıkan her kelimeye de dikkat edilmelidir. Lisânımız rahmet dili olmalı ki kalplere saplanan bir diken olmasın. Gıybet sebebiyle de mânen insan eti yiyerek haramla iftar edilmemelidir. (Hucurât, 12)

    Tefekkürünü Artır

    Allah Teâlâ kullarından, gerek îmânın, gerekse ibâdetlerin yüksek bir şuur ve idrâk içinde tezâhürünü istemektedir. Bu da ancak ilâhî azamet ve kudret akışlarını tefekkür ile mümkündür. Tefekkürde derinleşmek ve böylece rûhu inkişâf ettirmek, kulun en mühim mes’ûliyetlerinden biridir. Böylece ibâdetlerde huşûya, kalbin rikkat kazanmasına, muâmelâtta nezâkete ve ahlâkta kemâle erebilmek mümkün olacaktır.

    Zikrini Artır

    Ramazan Ayında Rabbimizi zikretmeye daha çok önem verilmelidir. Âyet-i kerîmede buyrulur: “Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle, sabah-akşam Rabbini an. Gâfillerden olma!” (el- A’râf, 205) Bu konuda Allâh Resûlü şöyle buyurur: “Allâh’ı sevmenin alâmeti, Allâh Teâlâ’yı zikretmeyi sevmektir.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, II, 52)

    Beş Vakit Namazı Camide Kıl

    Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem cemaatle namaz kılma husûsunda ileri sürülen hiçbir mâzereti kabûl etmemiş, Müslümanların hâllerini ve şartlarını ezâna göre ayarlamalarını istemiştir. Nitekim Abdullâh bin Ümm-i Mektûm radıyallâhu anh Resûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem’e gelerek: “–Yâ Resûlallâh! Gözlerim görmüyor ve evim de câmiye uzak. Bir kılavuzum var, o da bana yardımcı olmuyor. Namazı evimde kılmama izin verir misiniz?” diye sordu. Efendimiz aleyhissalâtü vesselâm: “–Ezânı duyuyor musun?” diye sordu ve “–Evet” cevâbını alınca: “–Senin için (cemaate gelmemen husûsunda) bir ruhsat bulamıyorum.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 46/552)

    Teravih Namazı Kıl

    Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek terâvih namazını kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 37 ; Müslim, Müsâfirîn 173, 174.) Yine Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurur: “Allâh Teâlâ Ramazan’da orucu farz kıldı, ben de (terâvîh) namazını sünnet kıldım.” (İbn-i Mâce, Salât, 173)

    İftar Ver

    Ramazan’da bir oruçluyu iftar ettirmenin ecri büyüktür. İftarı verme hususunda Zeyd İbni Hâlid el-Cühenî’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm 82)

    Umre Yap

    İmkânı olanlar için Ramazan ayı içerisinde umre yapmak çok faziletlidir. Nitekim Abdullah İbni Abbâs’tan radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ramazan ayında yapılan umre, tam bir hac sayılır, yahut da benimle birlikte yapılmış bir haccın yerini tutar.” (Buhârî, Umre 4)

    İftariyelik Dağıt

    Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim bu ayda bir oruçluya iftar verirse, bu onun günahlarının bağışlanmasına, cehennem azâbından kurtulmasına ve kendi mükâfatından hiçbir şey eksilmeden bir oruç tutma sevâbına daha nâil olmasına vesîle olur.” Bunu işiten sahâbîler: “–Ey Allâh’ın Elçisi! Hepimiz bir oruçluyu doyuracak kadar yiyeceğe sahip değiliz.” dediler. Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz bunun üzerine: “–Kim bir oruçluyu bir hurma ile veya içecek su ile veya tadımlık bir süt ile iftar ettirirse, Allah ona bu sevâbı verir.” buyurdu. (Ali el-Müttakî, VIII, 477/23714)

    Bir Yetim Sevindir

    Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem, üç yetim yavrunun ihtiyaçlarını karşılayan kişinin, gecelerini ibadet, gündüzlerini oruçla geçiren ve her şeyini fedâ ederek gece-gündüz Allah yolunda koşan kişi gibi sevap kazanacağını beyan etmiştir. (İbn-i Mâce, Edeb, 6) Yine şöyle buyurmuştur: “Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlakâ cennete koyar.” (Tirmizî, Birr, 14/1917) “Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır…” (Ahmed, V, 250)

    Sahurları İhmal Etme

    Hz. Enes’ten radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.” (Buhârî, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45)

    Kur’an Hatmi Yap

    Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, bilhassa Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerîm’e daha fazla ehemmiyet verirdi. Dostu Cebrâil Aleyhisselam ile bu ayda her gece Kur’ân-ı Kerîm’i mukàbele ederlerdi. Vefâtından önceki Ramazan’da ise bu mukàbeleyi iki kere yapmışlardı. (Bkz. Müslim, Fedâil 50.) Resûlullah, Kur’ân-ı Kerîm’i, Cebrâil Aleyhisselam’dan sonra bâzı sahâbîleriyle de mukàbele ederdi. (Ahmed, I, 405)

    Duanı Artır

    İbâdetlerin özü olan duâ, kulun benliğinden sıyrılarak Rabbine sığınmasıdır. Allâh ile kul arasında en mühim bir mânevî bağ durumundadır. Bu bağı koparanlar, Hak katındaki değerlerini de zâyi etmiş olurlar. Ramazan ayında bilhassa gecelerde ve oruçlu iken rabbimize yalvarmalı ve ona sığınmalıyız. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur: “(Resûlüm!) De ki: Sizin (kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (el-Furkân, 77)

    İftar Davetine Git

    Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem: “Müslümanın Müslüman üzerinde altı hakkı vardır” buyurdu. Ashab'ın bunların neler olduğunu sormaları üzerine şöyle devam etti: “Karşılaştığın zaman ona selâm ver; seni davet ettiği zaman davetine git; senden öğüt istediği zaman ona öğüt ver: aksırdığı zaman “elhamdülillah” derse yerhamükellah (Allah sana rahmet etsin!) de; hasta olduğu zaman onu ziyaret et, öldüğü zaman cenazesinde bulun." (Tirmizî, Edeb,1; Nesâî, Cenâiz, 52; İbn Mâce, Cenâiz. 1)

    Teheccüd Kıl

    Allah Teâlâ, teheccüd namazını Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’e husûsî olarak farz kılmıştır. Bizler de Ramazan-ı Şerif içerisinde sahura kalktığımızda en az 2 rekat teheccüd namazı kılmaya gayret etmeliyiz. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Gecenin bir kısmında da sâdece sana mahsus bir fazlalık olmak üzere Kur’ân ile teheccüd namazı kıl. Umulur ki Rabbin seni Makâm-ı Mahmûda eriştirir.” (el-İsrâ 17/79) Teheccüd namazı ile ilgili Resûlullâh buyurdular: “Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah’a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır.” (Tirmizi, Deavât, 101)

    İtikâfa Gir

    İbni Ömer radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa çekilirdi. (Buhârî, İ’tikâf 1, 6; Müslim, İ’tikâf 1-4.) Hz. Ayşe’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber vefat edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde itikâfa girmiştir. Vefatından sonra eşleri itikâfa girmeye devam ettiler. (Buhârî, İ’tikâf 1; Müslim, İ’tikâf 5.)

    Küsleri Barıştır

    Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’in beyânına göre; pazartesi ve perşembe günleri kulların yaptıkları işler Allah Teâlâ’ya arz edilir. Din kardeşi ile arasında düşmanlık bulunan kişi hâricinde, Allâh’a şirk koşmayan her kulun günahları affedilir. Meleklere; “Şu iki kişinin af edilmesini birbirleriyle barışıncaya kadar erteleyin!” diye tembih edilir. (Müslim, Birr, 35-36; Ebû Dâvud, Edeb, 47) İslâm kardeşliğini zedelemenin, Allâh’ın merhametinden mahrum bırakan ağır bir îman zaafı olduğu da, âyet-i kerîmelerde şöyle ifâde buyrulur: “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (el-Hucurât, 10) “…Siz (gerçek) mü’minler iseniz Allah’tan korkun, (mü’min kardeşleriniz ile) aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlü’ne itaat edin.” (el-Enfâl, 1)

    Her Güne Bir Sadaka Ver

    Bir adam Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem‘e gelerek: “-Yâ Resûlallâh! Hangi sadaka ecir bakımından daha büyüktür?” diye sordu. Allâh Resûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem: “-Ramazan-ı Şerîf’de verilen sadaka…” (Tirmizî) buyurdular.

    İftar Açmakta Acele Et

    İftar açarken acele etmek gerekir. Nitekim Ebû Hüreyre’den radıyallahu anh rivayet edildiğine göre Resûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Kullarımın bana en sevgili olanı, oruç açmakta acele davranandır.” (Tirmizî, Savm 13)

    Salat ü Selamı Artır

    Ahirette Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’e yakın olmak için her daim salavat getirmelidir. Ramazan-ı Şerif’te salavatlarımızı çoğaltabiliriz. Nitekim ayet-i kerîmede buyrulur: “Şüphesiz ki Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey müminler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslimiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56) Abdullah bin Mesut Hazretlerinden rivâyet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet günü insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât ü selâm getirenidir.” (Tirmizî, Vitir, 21/484)

    İşlediğin Hayırla Sevin

    Hz. Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, sahip olduğu şeyleri sadaka olarak verme husûsunda hiçbir insana benzemezdi. O’nun sadaka verişi, fakîrlikten korkmazcasına bir verişti. Sadaka vermek, kendisi için en büyük bir hazdı. O’nun vermekten duyduğu sevinç, ihtiyacı olup da O’ndan alanın duyduğu sevinçten kat kat daha fazlaydı. Hayır işlemede insanların en cömerdiydi. Sağ eli bereket saçan bir rüzgâr gibiydi. Bir ihtiyaç sahibi, O’na derdinden söz açtığı zaman çok duygulanır, onu kendisine tercîh eder, bazen yemeğini, bazen de üzerindeki elbisesini verirdi.

    Son On Geceyi İhya Et

    Aişe validemiz radıyallahu anh şöyle dedi: “Ramazan ayının son on günü gelince, Resûlullah geceleri ibadetle ihyâ eder, ailesini uyandırır, kulluğa soyunup paçaları sıvardı.” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 5)

    Çocukları Oruca Alıştır

    Ramazan’da çocuklarımızı oruca alıştırmakla ilgili bir gündemimiz de olmalı. Bu konuda insanımızın zaman içerisinde bulduğu uygulamalardan faydalanabiliriz. Mesela çocuklarımıza tekne orucu tutturabiliriz. Anadolu’da eskiden Ramazan ayında oruç tutan yaşlılar ve çocukların, zorlandıkları durumlarda mutfaklardaki büyük ekmek teknesinin arkasına geçerek yemek yiyip, oruçlarına kaldıkları yerden devam ederler, buna da “Tekne Orucu” derlerdi. Yine mesela çocukların oruçlarını satın alarak onları teşvik etmek ve sevindirmek de oruca ısınmalarına vesile olacaktır.

    Tevbeni Artır

    Ramazan ayı af ve mağfiret ayıdır. Ramazân-ı Şerîf’i lâyıkıyla ihyâ edenler, sayısız nîmetlere nâil olurlar. Ona duyarsız kalanlar ise, dehşetli bir mahrûmiyete dûçâr olurlar. Zîrâ hadîs-i şerîfte Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurur: “Cebrâîl Aleyhisselam bana göründü ve; «Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun!» dedi. Ben de «Âmîn!» dedim…” (Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî, Deavât, 100/3545) Yine Hazret-i Peygamber: “Ben, günde yüz kere istiğfâr ederim…” (Müslim, Zikir, 42) buyurmuşlardır.

    Bayramın, Başkasına Bayram Olsun

    Gerçek bayram, geniş bir rahmet ve ğufrân iklîmi, sonsuz bir afva mazhar olan müslümanların derin bir îmân heyecanı içinde birbirleriyle kaynaştığı muhteşem hâtırâlarla dolu mübârek bir gün olmalıdır. Bayram, büyük-küçük, muzdarip-sıhhatli, zengin ve fakîrin müşterek bir sürûr günüdür. Onların hepsinin memnûn olması, bayramların gerçek mânâsının yaşanması ile mümkündür. Bu îtibarla bayram, yaradandan ötürü bütün mahlûkâta sevgi, şefkat, nezâket ve muâvenete vesîle olan bir gündür. Rabbimiz, dünyâ hayatını bizler için bir Ramazan-ı Şerîf eyleyip kıyâmet sabahını hakîkî bir bayram eylesin!

    Fitre Ver

    Ramazan Bayramı’na yetişen ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velâyetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü bulundukları mâlî ibadete fitre denir. Ramazan ayı içinde fitreleri vermek gerekir. Abdullah İbn Ömer’den radıyallahu anh şöyle dediği nakledilmiştir: “Hz. Peygamber fıtır sadakasını (fitreyi) köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” (Buhârî, Zekât, 76; Müslim, Zekât, 12 .)

    İnfakını Artır

    İbni Abbâs radıyallahu anh şöyle dedi: “Rasûllullah insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Cebrâil Aleyhisselam’ın, kendisi ile buluştuğu zamanlardı. Cebrâil Aleyhisselam, Ramazan’ın her gecesinde Hz. Peygamber ile buluşur, (karşılıklı) Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasûlullah, Cebrâil Aleyhisselam ile buluştuğunda, esmek için engel tanımayan bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Bedü’l-vahy 5, 6, Savm 7, Menâkıb 23, Bed’ul-halk 6, Fezâilü’l-Kur’ân 7, Edeb 39)

    Orucunu Zedeleme

    Allah Resûlü sallâllâhu aleyhi ve sellem bir gün: “–Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle (nefsânî arzularla) zedelenmedikçe (tutan için) bir kalkandır.” buyurdu. Ashâb-ı kiram: “–(Oruçlu) onu ne ile zedeler?” diye sorunca Resûl-i Ekrem sallâllâhu aleyhi ve sellem: “–Yalan ve gıybetle… (yani diliyle…)” cevabını verdiler. (Nesâî, Sıyâm, 43) Yine Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem buyurur: “Oruç tutan kimse; yalan, dolan ve bu gibi şeylere başvurmamalıdır. (Zira) insanları (sadece) yemek ve içmekten alıkoyacak bir oruca Cenâb-ı Hakk’ın ihtiyacı yoktur.” (Buhârî, Kitâbu’s-Savm; Tirmizî, Bâbu’s-Savm; Ebû Dâvûd, Savm, 236; İbn-i Mâce, 122)

    İhlasını Artır

    İbâdetlerin kemâlini artıran; kalp temizliği, niyet berraklığı ve samîmiyettir. Nefsânî menfaat düşüncelerinin karıştığı, Hak rızâsından gayrı gâyelerin ortak edildiği ibâdetlerden bir hayır umulamaz. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şöyle buyrulur: “Nice oruç tutanlar vardır ki orucundan kendisine kuru bir açlıktan başka bir şey kalmaz! Geceleri nice namaz (terâvih ve teheccüd) kılanlar vardır ki, namazlarından kendilerine kalan, yalnız uykusuzluktur.” (İbn-i Mâce, Sıyâm, 21)

    Kaynak: Altınoluk Dergisi, Sayı: 399

    WhatsApp WhatsApp